ÜLKEMİZ ADINA KAYGILANANLARA DAVETİMDİR!
Son aylarda yaşadığımız bir çok çevresel ve toplumsal olay sinirlerimizi,psikolojimizi laçka etti değil mi dostlar?
Aylardır süren corona belası zaten tüm insanlığı esir almış iken, bir de bu sorunları yaşayıp, görmek iyice çıldırttı bizleri.Dert o kadar çok ki saymakla bitmez ama sayalım bir kaç tanesini:
Medarıiftiharımız yemyeşil Bartın ırmağımız bir gecede simsiyah akmaya başlayıp,yüzlerce ölü balık su yüzünde yüzmeye başlayıveriyor..Ama devletin verdiği cevap “su tertemiz, balıklar da oksijensizlikten ölmüş”!
Yaydığı dumanla yıllarca Bartın halkının canına okuyan Çimento Fabrikası, şimdi de biokütle enerjisinden bedava elektrik üretip,üstüne üstlük devletten teşvik alırken,bizler b... kokusu ile cam,kapı açamaz oluyoruz. Ama devlet bu konuda sus,pus!.
Yine yıllardan beri Karabük halkını zehirleyen “Marzinc” denen firma birdenbire Bartın’da depolama yapmaya karar veriyor,hemen ırmağımızın dibinde bir yer ediniveriyor!
Devletin ilgili kurumlarından bazılarının “antrasit” dediği,ama bazılarının da “ticari sır, açıklayamayız” diyerek, kafalarımızda soru işaretleri doğuran ne idüğü belirsiz kapkara bir maddenin tonlarcası Bartın limanına boca ediliyor.Ama devletimizin cevabı yine “her şey usulüne uygun” oluyor!
Yöremizin hemen her yeri taş ocaklarına, santrallara,maden şirketlerine peşkeş çekilirken binlerce ağacımız kesiliyor,havamız,suyumuz yokediliyor.Halkın yaşamı hiç mi hiç düşünülmeden ruhsatlar veriliyor..Yapılan bütün başvurular, feryatlar cevapsız kalıyor!
Ve tüm bu usulsüzlükleri bir çok yörede ancak halk kendi mücadelesi ile durdurabiliyor, çünkü devlette çaresini bulamıyor..
Tarihi Endüstri Meslek Lisemiz külliye adı altında bir Cami-AVM’ye kurban ediliyor.Adı üstünde Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu 1800’lü yıllardan kalma okul binamıza “tarihi,kültürel değeri yoktur” diyor!
Bilim insanlarının “gelecekte su altından değerli olacak,sularımızı koruyalım” bağırışları örtbas edilip,sularımız baraj,gölet,yeraltı barajı,hidroelektrik santral gerekçeleri ile ufak ufak birilerine sahiplendirilmeye çalışılırken, tek içme suyu kaynağımız Kavşak suyumuz su havzası bile ilan edilmiyor,bizlerin yaşamı hiçe sayılıyor!.
Ülkenin her yanında ekonomik krizden dolayı insanlar “açım” diye bağırarak kendini yakıyor!
Her ay onlarca kadın öldürülürken,zaten doğru dürüst uygulanmayan ve yine iktidar tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesi kaldırılmaya çalışılıyor!
Küçücük çocuklarımız yapayalnız, korunaksız kalıp, tacize tecavüze uğruyor! Ve tacizciler,tecavüzcüler,
Büyük önder Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı devrimler birer birer tırpanlanıyor,laiklik,
Ülkemizin sayılı üniversitelerinden biri olan ve en akıllı çocuklarımızın okuduğu Boğaziçi Üniversitesinde öğrenciler ve öğretim üyeleri haftalardır “biz atanmış rektör değil, seçilmiş rektör istiyoruz” diye bangır bangır bağırırken, devletin en üstündekiler “teröristler,vatan hainleri...” diyerek saldırı ve şiddeti artırıyor. Yine atanmış rektörü kabul etmeyen bu en akıllı çocuklarımıza, ülkenin her köşesinden destek vermek için, anayasal hak olan şiddetsiz protesto hakkını kullananlar yıldırmak amaçlı ya gözaltına alınıyor,ya pandemi nedeni ile sosyal mesafeye uymamaktan binlerce para cezası kesiliyor.Bu arada devletin en tepesindekiler iktidar partisi kongrelerindeki üst üste yığılı kalabalığa pandemi yokmuşcasına “aferim,daha da yığılın birbirinizin üstüne”diyor.
Bu arada ODTÜ’de okumuş ama ODTÜ erdemlerinden hiç nasibini almamış sayın Melih Bulu, 80 öncesi biz ODTÜ’lülerin atanmış rektör Hasan Tan’a karşı gerçekleştirdiğimiz 9 aylık boykotumuzu,eylemlerimizi hiç işitmemişcesine “istifayı düşünmem” diyebiliyor!
(O yıllarda ben de ODTU öğrencisi idim ve yine Boğaziçi Ünv. gibi aynı yöntemle, bizlerin kabul etmediği bir rektör Hasan Tan tepeden inme atanıvermişti. Bizler de o dönemin ODTÜ’lüleri olarak günlerce mücadele etmiş, gözaltına alınmış, hatta bir arkadaşımızı da bombaya kurban vermiştik.Ama “Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamaz” sloganımızı her şeye rağmen gerçekleştirmiştik.)
Sorunları daha sayalım mı dostlar!
Bu saydıklarımdan da görüleceği üzere ne yazık ki, kaybeden hep bizleriz!Ülkemiz kaybediyor, doğamız kaybediyor, çocuklarımız kaybediyor, yaşamlarımız kaybediyor!..
Durum bu minvalde..Ve bütün mesele de bence “biz” olamamakta. Tüm bu dertlere karşı kaygılanan, bişey yapmalı diyen bizler ,koskocaman bir kitleyiz aslında.Gücümüzün farkında olmadan hepimiz kendi kabuklarımıza çekilmiş bu olaylar karşısında dizlerimizi dövüyor, geceleri uykularımızı heder ediyor, olduğumuz yerde mırıldanıp duruyoruz.
Öyleyse ne yapmalı?
Yapılması gereken aslında çok basit! Tüm öznelliklerimizi, özelliklerimizi,farkları ve farklılıklarımızı bir tarafa bırakıp,uzlaşmaz görünen çelişkilerimizi,aşılmaz görünen açmazlarımızı,birleşmez görünen yollarımızı hemen, en kısa zamanda, yıpranmış ama atmaya kıyamadığımız ana mirası danteller gibi çeyiz sandıklarımıza kapatabilirsek eğer,eminin her sorun hallolacak!
Telaşlanmayın bir şey kaybetmeyiz,günü gelince yine çıkarırız o ana dantellerimizi,hem de “vintage,mintage,antika..” lafları ile tüm havamızı basarak..
Bu yaşadığımız kötü olayların benzerleri az da olsa eskilerde de vardı. Ama birileri güçlü bir şekilde ve korkmadan mücadele ettiği için yokolup, ortadan kalkıyordu.İşte şimdi de tam da o noktadayız dostlar!
“ O eskidendi” falan demeden,yine aynı cesaret ve yüreklilikle mücadele vakti..Bu işin eskisi yenisi yok çünkü..
Cesur olunacak başka yolu yok!...
Muhalefet partilerinin yönetim kadrolarına cesaret verilecek!
Sosyal medyada ne gerekirse yine yapılacak!...Kampanyaysa kampanya,kumpanyaysa kumpanya..
Bütün ülkenin şu anda gereksinimi olan tek şey CESARET!Cesaret,sahicilik ve birleşmek!
Vakit tam da o vakit!Vakit cesaret,sahicilik ve samimiyet vakti.Yarın çok geç olabilir!..
Hadi öyleyse buradan tüm muhalefet partilerine, bu gidişattan rahatsız olan herkese çağrımdır:
Var mısınız tüm muhalefet partileri? Özellikle bu partilerin kadınları!
İyi Parti, Cumhuriyet Halk Partisi,Gelecek Partisi,Deva Partisi,Saadet Partisi,Demokrat Parti ,Halkların Demokratik Partisi,Sol Parti.....,yaşananlardan rahatsızlık duyanlar...
Varsanız hadi yerelden bu gücü başlatalım!.Başlatalım ki üstte saydığım sorunlarımızı birleşerek,samimiyetle, cesaretle yokedelim.Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda dedelerimizin, ninelerimizin becerdiği gibi!Ne dersiniz? Ben varım!...
Bartın Çevre Meclisi Üyesi
Ayşe Sevtap Uzun
YORUMLAR
- Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- AMASRA’DA BİR YAZ HİKAYESİ ve HAL-İ PUR MELALİMİZ(2)
- AMASRA’DA BİR YAZ HİKAYESİ ve HAL-İ PUR MELALİMİZ (2)
- AMASRA’DA BİR YAZ HİKAYESİ ve HAL-İ PUR MELALİMİZ (2)
- TEŞEKKÜRLER YETKİN IŞIK !
- OY VERDİĞİM ve VERMEDİĞİM TÜM ADAYLARDAN TALEBİMDİR!
- Tohum ve Fide Tekellerinin Bastırması ile Tepemize binmelerine AZ KALDI !
- BELLEĞİMİZİ YOK EDECEKLERE!..
- CAMİ - AVM BARTIN’A HAYIRLI, UĞURLU OLSUN!
- OKULUMUZUN YIKIMINA KARŞI SON NAKARATIMDIR!
- AKIL,BİLİM,VİCDAN ve İNSANLIK KAZANACAK!
- İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR!
YORUM EKLE